40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
02:00
Serdar KAAN Köşe Yazısı
Bir sahabe yaklaşıyor sessizce…
Gecenin o en derin vaktinde, gözleri kaygılı, sesi titrek:
“Ey Allah’ın Resûlü, neden hâlâ uyumuyorsun?”
Kainatın Efendisi başını kaldırıyor…
Gözleri nemli, dudaklarında bir sessizlik, yureğinde bir hüzün…
Ve yüreği dağlayan o söz dökülüyor mübarek ağzından:
“Amcam Abbas’ın iniltileri beni uyutmuyor…”
Bedir’in ardından, Medine’ye getirilmişti esirler.
Aralarında, canından bir parça olan amcası Abbas da vardı.
Bileklerinde kelepçe, yüreğinde ıstırap vardı.
Ve gecenin sessizliğini delen her inilti,
Resûlullah’ın kalbine bir hançer gibi saplanıyordu.
Ashabdan biri, yüreği yanan bir yiğit çıkıyordu.
Bu Hz. Ömer’den baskası değildi.
ayağa kalkıyordu ve haykırıyordu,
“Çözün Abbas’ın ellerini!” diyordu.
Susmadı, susturulamadı vicdanı:
Yine bir ses çıkıyordu mübarek dudaklardan.
“tüm esirlerin ellerini çözseniz olmaz mı?” diyordu Fahri kâinat.
Yeter ki sen iste ya Resûlullah…
Bir işarete bakar her gönül, her yürek…
“Anam babam sana feda olsun!” diyorlardı.
“Yeter ki sen üzülme, yeter ki sen mahzun olma!” diyorlardı ve çözülüyordu tüm esirlerin elleri.
Seninle birlikte olanlar seni hiç üzmedi ya Resûlullah…
Yanında bir İbni Selül vardı, evet…
Ama sadece bir taneydi.
Bugünse binlercesi var.
Sözde senin ümmetinden, ama kalpleri Firavun’la dolu.
Binlerce Ebu Cehil türedi senin izinden yürüdüğünü sanarak.
Ümeyyeoğulları yine hortladı…
Bu kez Bilal’in sadece ellerini değil,
Sesini de, nefesini de zincire vurdular.
Yetmedi,
Aç bıraktılar.
Yetmedi,
Sürgün ettiler.
Yetmedi,
Öldürdüler.
Hz. Hamza gibi paramparça ettiler yiğitleri.
Hz. Hüseyin gibi susuz bıraktılar.
Ağacın kökünü yesin dediler ve neler neler ettiler!
Bugün bayram ya Resûlullah…
Utanmadan adına kurban diyorlar.
Bizim bayramlarımiza hiç benzemiyor bayramları.
Bizler koçları kurban ediyorduk, onlar ise ismailleri…
onlar bayramlarını saraylarda yapıyor.
Ama bir yerlerde açlıktan baygın düşen Bilaller var.
Gözaltında kelepçelenmiş Musab’lar…
Sürgünde yalnızlığa mahkûm edilmiş Ammârlar…
Ve sessizce akan gözyaşlarıyla Kur’an okuyan ümmetin…
Bu çağın Ebû Cehil’i ekranlarda vaaz veriyor.
Bu çağın Ebû Leheb’i, ticaretle iman satıyor.
Ümmetin olduğunu iddia eden İbni Selüller,
Senin aksine hüküm veriyor…
Nice yiğitler, nice analar,
Aylarını, yıllarını, hatta ömürlerini kurban etti senin yoluna.
Adalet, merhamet ve izzet adına yürüdüler.
Senin ümmetin olmak, sadece dilde kalmasın diye…
Ah ya Resûlullah…
Bir gece yine uykusuz kal da,
Sor ümmetine:
“Neden ağlıyorsunuz?”
Ve biz diyebilelim ki:
“Senin adını taşıyanlar, senin izini kaybetti ya Resûlullah…
Senin gözyaşını, sadece o gece değil,
Her gece taşıyoruz içimizde…”
Neredesin ya Resûlullah?..
Neredesin…?
İçimizde bir sızı var,
Adını anarken bile titreyen bir acı…
Gecenin koynunda bir feryat yükseliyor,
Bir yetim daha soruyor göğe bakarak:
“Neredesin ya Resûlullah?”
On dört asır önce başlattığın o kutlu yürüyüş,
Bugün, on dört bayramdır zulümle örtülüyor.
Bir ümmet, bir daha dönemedi gül kokulu Medine’ye.
Savaşın karanlığı sardı çocukların uykularını.
Camiler yıkıldı, Kur’an’lar yakıldı,
Kâbe’ye yönelen alınlar darmadağın edildi.
Neredesin ya Resûlullah?..
Sen ki bir çocuğun ağlamasını duyunca namazı kısa keserdin.
Şimdi Gazze’de, Şam’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Mısır’da, Türkiye’de, senin ülken Arabistan’da
Binlerce çocuk sabaha uyanamıyor…
Süt içemeden büyüyorlar, bayramlık giymeden toprağa giriyorlar.
Kimi zaman bir uçakta, kimi zaman bir sığınakta…
Ölümle değil, ümmetin sessizliğiyle karşılaşıyorlar.
Zindanlar ümetinle dolu!
Topraklar ümmetinin kanıyla yoğruldu.
Neredesin ya Resûlullah?..
Gözyaşlarını gizlemeyen,
Bir kedinin yoluna taş koyulsa kalbi sızlayan Nebi…
Bugün ümmetinin kadınları, çocukları esaret altında.
O kadınlara ÖZLEM’le iftira atan ZENGİN’ler var.
Ve ümmet, suskun…
Senin sustuğuna hiç benzemeyen bir suskunlukla suskun…
On dört asır geçti,
Ama senin yokluğun bugün daha derin.
Sen varken taşlar dile gelirdi,
Bugün insanlar sustu.
Sen varken gökler titrerdi,
Bugün kalpler kaskatı…
Neredesin ya Resûlullah?..
Senin yokluğun var bu çağda.
Teknoloji var, kudret var, binalar var,
Ama bir yetimin başını okşayacak el yok.
Bir mazlumu sırtlayacak yürek yok.
Bir zalimin önüne dikilecek adalet yok.
Neredesin ya Resûlullah?..
Bir gün dönecekmişsin gibi yaşıyoruz.
Sana layık olmak istiyoruz ama
Senden uzaklaştıkça tükeniyoruz.
Her bayram biraz daha senden uzak,
Her sabah biraz daha mahzun…
Neredesin ya Resûlullah?
Ne olur bir gece daha uyuma…
Bir kez daha ümmetinin hâlini gör…
Ve ellerini semaya kaldır.
Ümmetim, Ümmetim de…
Belki senin bir duan yeter,
Yine rahmet iner bu mahzun coğrafyaya…
Bayramsa, Bayramınız Mübarek Olsun…
0x4e9c9ab6 0x5fe8a1cd 0x7a30a792 0x9ea9950d 0x72603503 0xa0195aa6 0xbcc69080 0xdb7c5169 0xdfdd6280 bingöl haberleri köşe yazısı orhan kaya serdar kaan
ÇÖKÜŞ…
Ümmet dilde kalmış, ümmet parada kalmış, ümmet dünyalık olmuş, ümmet yolunu kaybetmiş ümmetin kalbî mühürlenmiş.artık ümmet demek ne derece doğru sormak lazım.