40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
02:00
İrfan ALAN Köşe Yazısı
Trafik, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Sabah işe giderken, çocuklarımızı okula bırakırken ya da akşam evimize dönerken, ister direksiyon başında, ister bisiklet üzerinde, ister yaya olarak bu büyük ağın bir parçasıyız. Ancak bu ağ, bizleri bir yerden başka bir yere taşırken beraberinde riskler de getiriyor. Bu risklerin başında ise trafik kazaları geliyor. Ne yazık ki, bu kazaların ardındaki en büyük nedenlerden biri insanların şoför ya da yaya olarak kurallara uymaması veya duyarsız davranışlarda bulunmasıdır.
Bir düşünelim: Gideceğimiz yere birkaç dakika erken varmak için acele etmenin bedeli ne olabilir? Aşırı hız yapmak, kırmızı ışıkta geçmek, emniyet kemeri takmamak, sinyal vermeden şerit değiştirmek, takip mesafesini korumamak ya da direksiyon başındayken başka şeylerle ilgilenmek… Tüm bu ihlaller, ya bizim ya da başka birinin hayatına mal olabilir. Trafik kazalarının sadece birkaç saniyede gerçekleştiğini, ancak sonuçlarının bir ömür boyu sürebileceğini unutmamalıyız.
Maalesef, kurallara uymayı sevmeyen bir toplumuz. Ancak unutmamalıyız ki, uymadığımız her kural, yalnızca kendi hayatımıza değil, tanımadığımız insanların hayatlarına da zarar verebilir. Belki kendi yaşamımızı umursamıyor olabiliriz, fakat bir başkasının hayatını sonlandırmanın, geride gözü yaşlı, yüreği kanlı aileler bırakmanın vebali çok ağırdır.
Trafikteki her birey bir baba, bir anne, bir eş, bir çocuk ya da bir dosttur. Her birinin rolü, başka hayatların can damarı, neşesi ya da dayanağıdır. Bir insanı hayattan koparmak, onun bağlı olduğu tüm hayatları da paramparça etmek demektir. Oysa biraz dikkat, sabır ve saygı, bu tür felaketlerin önüne geçebilir.
Trafik bir savaş alanı değildir. Hepimiz aynı yolda, farklı araçlarla, farklı hedeflere doğru ilerliyoruz. Birbirimizi tanımasak da, birbirimizin güvenliğinden sorumluyuz. Ehliyetlerimize sahip olurken bu sorumluluğu taşıyacağımıza söz verdik. Kuralların, sadece kağıt üzerinde yazılı metinler olmadığını; aksine hayat kurtaran, düzeni sağlayan temel ilkeler olduğunu unutmamalıyız.
Trafik, bir toplumun yaşam tarzını, stres seviyesini ve sosyal düzenini yansıtan bir aynadır. Ne yazık ki, bizim gibi toplumsal huzursuzluğun hâkim olduğu, stres ve öfke duygularının yoğun yaşandığı toplumlarda trafikte sabırsızlık ve agresif davranışlar daha sık görülüyor. Şerit ihlalleri, yaya haklarına saygısızlık, sinyalsiz dönüşler ya da gereksiz yere korna çalma gibi davranışlar, toplumumuzdaki saygı eksikliğinin birer yansımasıdır.
Bu kaosun diğer bir nedeni de caydırıcı olmayan trafik cezalarıdır. Devlet, trafik cezalarını yalnızca ekonomik bir gelir aracı olarak gördüğünde, bu durum “Parasıyla değil mi kardeşim?” anlayışına dönüşüyor. Oysa trafik, her gün içinde bulunduğumuz, doğrudan ya da dolaylı olarak etkilendiğimiz bir alandır. Bu alanda huzurun ve güvenliğin sağlanması için hem kanun koyucuların hem de bizlerin üzerimize düşeni yapması gerekir.
Biraz dikkat, biraz sabır ve biraz saygıyla kazaların önüne geçebilir, toplumumuzu daha güvenli bir hale getirebiliriz. Trafik canavarı olmayalım, trafik dostu olalım.
’Black Friday’ Çılgınlığı