40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
02:00
M.Hanefi GÜLER Köşe Yazısı
Ortadoğu, bir kez daha ateşin ve pusunun ortasında. İsrail’in İran’a yönelik geniş çaplı saldırıları, bölgedeki tüm denge ve varsayımları sarsacak nitelikte. Bu sadece iki devletin askeri restleşmesi değil; bölgenin geleceğini, Türkiye’nin güvenlik perspektifini ve küresel sistemin reflekslerini doğrudan ilgilendiren bir kırılma anı.
İran’ın Sınırları ve İsrail’in Yeni Savaşı
7 Ekim sonrası yaşananlar bir dönüm noktasıydı. Hamas saldırısından sonra Hizbullah’ta gözlenen gerileme, Suriye’deki İran etkisinin zayıflaması ve nihayetinde İran’ın kendisi… Tüm bu cephelerde İran, savunma reflekslerini yitirmiş durumda. Hava gücü zayıf, iç istikrarı kırılgan ve teknolojik olarak oldukça geri. İsrail’in son saldırılarında hem füze sistemleri hem nükleer altyapı hedef alındı; üstelik içeriden destekle.
Mossad’ın yürüttüğü gizli operasyonlarla, İran’ın derinliklerine kadar sızarak stratejik sistemlerini çökertmesi, İran’ı sadece bir askeri güç olarak değil, bir istihbarat devleti olarak da çözümsüzlüğe sürükledi. İran, içerideki geniş memnuniyetsizliği umursamadan dışarıda güç projeksiyonu üretmeye çalıştı ama içeriden delindi.
Nükleer Eşik ve Rejimin Kırılganlığı
İran’ın elinde %90 seviyesinde zenginleştirilmiş uranyum olduğu biliniyor. “Nükleer silahımız var” açıklaması gelirse kimse şaşırmayacak. Ama şu soru orta yerde duruyor: İran bunu kullanabilir mi? Cevap, büyük ölçüde hayır. Hem askeri hem diplomatik caydırıcılığı ciddi anlamda aşınmış durumda. Hamaney sonrası rejim çözülmesi senaryoları artık fantezi değil.
Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle başlayan süreçte, İran rejimi artık hiçbir kadrosunun öldürülmesine şaşırmayacak noktaya geldi. Ayetullah Hamaney’in dahi hedef haline gelmesi konuşuluyor. Bu, artık konvansiyonel bir savaşın değil, doğrudan rejim hedefli bir istihbarat savaşının yürütüldüğünü gösteriyor.
Türkiye’nin Konumu: Beka Tartışmaları Gerçekleşiyor
Bu ortamda Türkiye’nin dış politikada manevra alanı ciddi biçimde daraldı. Ortadoğu’da güç dengesi anormal ölçüde İsrail lehine değişti. Türkiye’nin hem askeri caydırıcılığını artırması hem de istihbari sızmaları engelleyecek iç güvenlik hamlelerini hızlandırması gerekiyor. Özellikle içeride pro-İsrail çalışan yapılara karşı çok daha dikkatli olunmalı.
Türkiye için beka meselesi, İsrail’in bölgesel saldırganlığına karşı bir duruşla anlam kazanır. Her ne kadar Molla rejiminin despotizmi savunulamaz olsa da, ilkesel olarak emperyalizme, işgale, sivillerin hedef alınmasına karşı çıkmak şarttır. Saddam ya da Esed örnekleri gösterdi ki, içeride baskı rejimi kuranlar dış müdahaleye açık hale gelir. Fakat bu, dış müdahaleyi meşrulaştırmaz.
Türkiye, bir taraftan Gazze’ye sahip çıkarken diğer yandan kendi askeri hazırlığını da asimetrik savaşa uygun şekilde yapılandırmalı. Konvansiyonel gücün yetmediği yerde etkili olabilecek hibrit stratejiler devreye girmeli.
Sonuç: Savaş Sürerken Düşünmek Zorundayız
İran İsrail’e saldırdı. İsrail İran’a saldırdı. Kim kazanıyor belli değil. Kim kaybedecek, o da belli değil. Ama şunu çok net biliyoruz: İsrail bu bölgede var oldukça, bölgede huzur olmayacak. O yüzden mesele nükleer değil, rejim değil, çok daha derin: Adalet.
Savaş devam edecek mi? Duracak mı? ABD ne zaman devreye girecek? Bunları bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şu: Bizim yerimiz, her şartta işgalin ve sömürünün karşısındadır. Rejimlerden bağımsız, adaletin safındayız. Ve bu bölgede barış olacaksa, İsrail’in değil, halkların kazanmasıyla olacak.
Ve duamız odur ki:
“Allah İsrail köpeğinin sonunu görmeyi nasip etsin.
İsrail haritada bir devlet olarak kalmasın.
Parçalansın, dağılsın ve halkı ait olduğu yerlere dönsün.
Gazze’nin, Kudüs’ün, Beyrut’un, Şam’ın ahı dinsin,
Zulümle abat olanlar, nihayet helak olsun.”
Amin.
0x4e9c9ab6 0x5fe8a1cd 0x7a30a792 0x9ea9950d 0xa0195aa6 0xbcc69080 0xdb7c5169 0xdfdd6280 bingöl haberleri köşe yazısı orhan kaya serdar kaan
Ağam bizle eylenir!