DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

İmsak Vakti a 02:00
Bingöl AZ BULUTLU 32°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Minnet Eylemem

Serhat YILMAZ Köşe Yazısı

Minnet Ağır bir duygudur

Dostoyevski’ye göre, “Aşırı dozda alındığında insanı çıldırtabilir.” Haksız da sayılmaz hani.

Size verdiklerinin karşılığını iki dipsiz ve karanlık kuyu gibi göz ile bekleyen insanları hayal kırıklığına uğratmaktan daha acı bir şey yoktur kimi zaman. Ve evet bu bitmeyen beklenti durumu karşıdaki insanı silikleştirebilir, kişiliksizleştirebilir, en iyisini de çıldırtabilir.

Bölgede çokça anlatılan bir hikaye vardır.Vaktiyle ansızın yağan yağmura hazırlıksız yakalanan adamın birine bir arkadaşı şemsiye verir. Tabii yağmurun saldırısından şemsiye sayesinde “Altı kuru, keyfi yerinde” bir şekilde evine dönerek kurtulan adam, sonrasında ise şemsiye veren arkadaşının sağanak bakışları altında ıslanmaktan kendini kurtaramaz.

Her Allah’ın günü “O gün sana şemsiye vermeseydim var ya, ördek gibi ıslanmıştın” der.

Bu birkaç defa daha tekrar edince arkadaşı bunun böyle gitmeyeceğini, bir şey yapmazsa ömrümün geri kalanını şemsiyesini aldığı bu adamın söylemleri yüzünden ezik ve borçlu geçireceğini acı bir şekilde tecrübe ederek anlar. Hasılı kelam, bir gün arkadaşı ile göl kenarından geçerken arkadaşı yine “Ya işte o gün sana şemsiye vermeseydim…” diye başlayınca, arkadaşı pat diye elbiseleriyle göle atlar. Şemsiye muhabbetini açan arkadaş ne olduğunu anlamaya çalışırken, göle atlayan arkadaşı cevabı yapıştırır:

“Bu kadar ıslanır mıydım?” der.

Bir başka versiyonunda da, elini kurtaran adamdan, kolunu kesip önüne atarak kurtulan bir adamın hikayesi anlatılır.

Bölgede yüzyıllardır devam eden sorunların, zorunlu olarak bir hanede yaşamaya mecbur olanların, adına akrabalık denilen birlikteliklerin, ayrılıkların, ani kopuşların, gerçekleşmeyen ittifakların, düşmanlığa dönüşen dostukların altyapısında da bu bitmeyen, bu ödedikçe çoğalan, ‘iyilik ve yardımlaşma’ adı altına gizlenen korkunç bir tefecilik örneği vardır.

Oysa elini uzatan, yardım eden, iyilik yapan kişi, her şeyden önce o eli kendine, kendi nefsine uzatır. Kendine gel; oburlaşarak, biriktirerek, istifleyerek kendine yabancılaşma, gücün asil sahibi olan Allah’a uzaklaşma, der!

Nitekim bu konuda birkaç Kudsî Hadis var:“

– Ey Âdemoğlu! Senden yiyecek istedim, ama beni doyurmadın!

– Ey Âdemoğlu! Hasta oldum, ama beni ziyaret etmedin!

– Ey Âdemoğlu! Senden su istedim, ama bana su vermedin!

“Bu tür ifadeler mecazdır. Yani, karşılıksız bir hastayı ziyaret etmeniz, bir yoksulu doyurmanız, bir garibe el uzatmanız, bir yetimin başını okşamanız, Allah’ı ziyaret etmeniz, ikram da bulunmanız, el uzatmanız kadar kıymetlidir.

Bu tür haller Allah’ın rızasını celbeder.

Yaptığınız ya da yapacağınız her türlü “iyiliği”, bir beklentiye girmeden, karşılık beklemeden tam bir teslimiyet içerisinde öyle olması gerektiği için yapıyorsanız bir anlam ifade eder, kıymete biner. Aksi taktirde yaptığınız yardımın, uzattığınız elin, bir tefecinin uzattığı elden, yardımından bir farkı kalmaz. Ki, o da sizi bir tefeciden daha iyi kılmaz, çünkü tefeci dahi uzattığı eli iyilik örtüsü altında gizleyip bir beklentiye girecek kadar düşmez.

Düşmez kalkmaz bir Allah, ancak düşerken dahi Rabbine güvenen, ona uzanan, ona sığınan bir ferasete ulaşmak için soru işaretini yitirmemek, iç hesaplaşmayı da elden bırakmamak gerek.

Mademki haramilerin dayatmalarına karşı kıyama duran, Hakk’ın karşısında ise secdeye varan; Hakk’a eğik, haramiye dik bir baş için “Bir secde et, bin secdeden kurtul” diyen İkballer’den, “Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem” diyen Nesimiler’den alıntılar yapıyor, örnekler veriyoruz, öyleyse alırken de verirken de kendimize ya da bir başkasına fazla bir anlam yükleyip kirlenmiyor, kendimize yabancılaşmıyor, gücün asıl sahibini gücendirmiyoruz.

İsmet özel bu durumu,

“Düşerken tutunduğum tuğlayı kendime Rabb bellemeyeceğim” diyerek çok güzel bir şekilde ifade eder.

Çünkü hiçbir düşüş, bizi düşerken tutunacağımız tuğlanın başımıza efendi olması kadar düşüremez, hiçbir acı da bizi bir başkasına kul olmak kadar acıtamaz, incitemez.

İnsan kalmak, insan-ı kamil olmaya doğru yol almak için üç günlük de denilen şu fani dünya hayatına ebedi bir hakikati feda etmemek gerek.Bimanên weşîyê de…

1 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Fitnenin Gölgesinde Duruşumuz

HIZLI YORUM YAP

1 0 0 0 0 0