DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

İmsak Vakti a 02:00
Bingöl AZ BULUTLU 32°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Eski ve Yeni: Aşkın Zamanla Değişen Yüzü

Orhan KAYA Köşe Yazısı

Aşk, zamanla değişen, farklı yüzlerini gösteren bir kavramdır. Eskiden aşk, kelimelere dökülmeden önce hissedilen derin bir duygu ve bağlılıkken, bugün aşkın anlamı sığlaşıp, bir anda tüketilen bir hissiyat halini almış gibi görünüyor. Eskiden, hem sözlere anlam katan aşklar vardı hem de aşklara anlam katan sözler… Bu, bir bakıma insanın duygusal dünyasının ne kadar zengin olduğunu, aşkın sadece bir fiziksel arzu ya da kısa süreli bir heyecan olmadığını, aksine derin bir bağ kurma arayışı olduğunu gösteriyordu. Ama şimdi bu derinlik kaybolmuş gibi. Şimdi ise; ne aşklara anlam katan sözler, ne de sözlere anlam katan aşklar var.

Bir zamanlar, aşkların güçlü olduğu, her anın değerli olduğu zamanlarda kelimeler ve duygular birbirine paralel bir şekilde ilerlerdi. Aşkın ateşi, insanı sarar, yüreklere dokunur, duygular sözlerle beslenirdi.

Ne var ki, günümüzde ne aşklar yürekleri ısıtıyor ne de sözler gövdeleri titretiyor. Aşkın hem içsel hem de dışsal anlamda insanı etkileyen bir gücü vardı, fakat bu gücün yerini şimdi daha soğuk ve sığ ilişkiler almış durumda. Her şey, ne yazık ki hızla tüketiliyor.

Eski aşklar bir bakışla bile çok şey anlatırdı. kalpte olan en yoğun duygular gözlerden taşırdı. dil yalan söyleseydi bile, gözler doğru söylerdi; göz yalanı bilmezdi. Çünkü gözler, kalbin aynasıdır ve insanın iç dünyasına açılan bir pencere gibidir. Gözlerdeki samimiyet, dudaklardan dökülen kelimelere dönüşür ve insanın duygusal derinliğini ve içindeki sevgiyi dışa yansıtırdı. Bu yüzden gözlerin masumiyetine inandık. Ama şimdi, gözler de yalanı öğrendi. Artık duyguların saflığı, aşkın masumiyeti ve gözlerin içtenliği kayboldu. Çünkü insanlar artık kalbi duygular yerine, nefsi ve şehvi duygularla daha çok geçici ve yüzeysel bir aşk anlayışına sahipler; duygular zayıfladı, gözlerin içindeki doğruluk da bu karanlık dünyada kayboldu.

Böylelikle, aşkın ne masumiyeti kaldı ne de samimiyeti. Aşkın saflığı ve içtenliği, zamanla yıpranmış, yerini çıkar ilişkilerine, geçici heveslere, şehvi ve nefsi duygulara bırakmıştır. İnsanlar, bir zamanlar aşka adanmış, uzun süreli bağlılıklar ararken, şimdi kısa süreli heveslerden ve anlık mutluluklardan besleniyor. Bu değişim, özellikle modern dünyada giderek daha da derinleşiyor.

Oysa eskiden aşk, bir görüşte başlar, bir ömür sürerdi. Eski aşklar, bir seçim değil, derin bir sevgi haliydi. Ve bu derin sevgi, yıllar boyunca sürer, insanlar birlikte yaşardı. Bir yastıkta kocalmak için hayatlarını birbirlerine adar ve birlikte yaşlanırlardı. Ancak şimdi, zaman içinde aşkın ne kadar geçici, ne kadar çabuk tükenen bir duygu olduğunu gözlemliyoruz. Artık içi boş bir deyimden ibaret olan “Bir yastıkta kocalamak” deyimi, bu modern denilen tüketime dayalı dünyada unutulmaya yüz tutmuştur.

Peki, kavuşmak mı? Bir ömür süren bir aşk mı? Eskiden bir ilişkinin, bir aşka dayalı bağın ömür boyu sürmesi, mümkün ve hatta doğal bir şeydi. Ancak bugün, pek çok insan için uzun süreli bir ilişki; kalıcı bir bağlılık düşüncesi, modern dünya için tercih edilmezken, eskiyi arayanlar için adeta bir hayal, bir mit’e dönüşmüş durumda. Sürekli değişen dünyada, ne yazık ki insanlar birbirlerine tutunmakta zorlanıyor. Aşk, artık hızla tüketilen bir duygu, geçici bir zevk, kısa süreli bir tatmin olmaktan öteye gidemiyor.

Zamanla aşkın yüzü değişti ve bu değişim, sadece insanların ilişkilerine değil, toplumun genel duygusal yapısına da yansıdı. Aşk, artık sadece bir duygu olmaktan çıkıp, tüketilen bir değer haline geldi. Ne aşklar yürekleri ısıtıyor, ne de sözler gövdeleri titretiyor artık.

Eski zamanların aşkı, her şeyin ötesinde bir değer, bir anlam taşıyordu. Oysa şimdi, kelimeler boş, ilişkiler yüzeysel, duygular soğuk. Yüreklerdeki eski ateş sönmüş, kelimeler ise sadece kısa süreli etkiler yaratmak için var.

Aşkın bu değişen doğasında, belki de en acı şey; yeni nesil aşklarda duyguların ve sözlerin birbiriyle bağ kuramaması, birbirine anlam katamamasıdır. Gerçek aşk, yeniden keşfedilmeyi bekliyor, ama bu keşif, yeni bir bakış açısıyla değil; eski değerlerle mümkün olacak gibi görünüyor. Geçmişin hatıraları ve hayalleriyle, derin kalbi duyguların öz kadim’liğinde gerçek aşka olan inanç, belki de geleceğe dair tek umudumuz olacak. Bayezid-i Bestami Hazretleri’nin: “Hakikat aramakla bulunmaz ancak bulanlar hep arayanlardır.” der. Kadim aşk, keşfedilmeyi bekleyen bir ada gibi bir kıta gibi yeniden keşfedilmeyi bekliyor. Hakikatı arar gibi aşkı bulmak…

0x5fe8a1cd 0x7a30a792 0x9ea9950d 0xa0195aa6 0xdb7c5169 bingöl haberleri köşe yazısı orhan kaya serdar kaan

0 1 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

8 MART

HIZLI YORUM YAP

0 1 0 0 0 0