İş İnsanı Fesih Zeki Mert ile Barış Süreci ve Ekonomik Yatırımlar Üzerine Özel Röportaj
Türkiye’nin tanınmış girişimcilerinden ve uluslararası alanda birçok projeye imza atmış iş insanı Fesih Zeki Mert, son dönemde kamuoyunda sıkça konuşulan “Terörsüz Türkiye” süreci hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin geleceği, bölgesel barış ve yatırım ortamı üzerine gerçekleştirdiğimiz bu özel söyleşide Fesih Zeki Mert’in analizlerine kulak verdik.
Soru: “Terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Öncelikle bu sürecin son derece kıymetli olduğunu vurgulamak isterim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük projelerinden biriyle karşı karşıyayız. Bu adımların önümüzdeki yıllarda hem vatandaşlara hem de iş dünyasına çok büyük faydalar sağlayacağına inanıyorum. Kürt, Türk, Arap fark etmeksizin herkes bu süreçten kazançlı çıkacaktır. Bugün kronikleşmiş birçok sorunun çözümü için gerçek bir fırsat var. Böyle bir barış sürecine karşı durmak, bana göre insanlık dışı bir tutumdur.
Soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk, Kürt ve Arap vurgusu yaptığı konuşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kızılcahamam’daki konuşması, sürecin ruhuna uygun tarihi bir manifestoydu. Ne yazık ki ülkemizde doğru sözleri kimse sahiplenmiyor. Bu konuşma, her kesimi kapsayan bir barış çağrısıydı. Üzerinden art niyetli yorumlar yapılmamalı. Bence siyasi hafızamızda yer edecek nitelikte bir çıkıştı.
Soru– Sürecin başarıyla sonuçlanması, yani PKK’nın tamamen silah bırakması Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
Bu soruya “etkilemez” demek safdillik olur. İki kere iki dört eder. 40 yıldır terörle mücadeleye ayrılan bütçe, barış ortamıyla birlikte eğitim, sağlık, turizm ve üretim gibi alanlara aktarılabilir. En kötü barış bile savaştan iyidir. Enerjimizi artık çatışmaya değil, kalkınmaya harcamalıyız.
– Sürece yönelik “bu insani değil, siyasi bir hamledir” şeklindeki eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?
Barış, tamamen insani bir süreçtir. Kimse kendi siyasi çıkarlarını bu sürecin önüne koymamalı. Neden kan dökülsün, neden anneler ağlasın? Çözüm mümkünken neden kaçınılsın? Bazı çevrelerin bu süreci zedeleme çabası içinde olduğunu üzülerek görüyorum. Bu halkın, bu ülkenin artık kardeş kavgasından yorulduğunu anlamamız gerekiyor.
– TBMM’de kurulan komisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasete bu noktada ne görev düşüyor?
Meclis’te kurulan komisyon çok önemli bir adım. Tüm milletvekilleri bu sürece katkı sunmalı. Bu bir siyasi mesele değil, insanlık meselesidir. Devlet kararlı bir çözüm iradesi gösteriyorsa, siyasetin bunu art niyetle sabote etmemesi gerekir. Aksi halde o siyasilerin hem milletvekilliği hem vatandaşlığı sorgulanmalı.
– Yeni bir sivil anayasa fikrine nasıl bakıyorsunuz?
Yeni bir sivil anayasa şart. Bu, iç cephemizi güçlendirecek ve millet-devlet bağını daha da kuvvetlendirecektir. Silahların sustuğu, fikirlerin konuştuğu bir ortam için TBMM’nin öncülük yapması gerekir. Her görüş, özgürce ifade edilebilmeli.
– Uluslararası yatırımlar yapan biri olarak bu sürece dış dünyanın bakışı nasıl?
25 yıldır yurt dışında yaşıyorum. İlk kez çözüm noktasına bu kadar yaklaştığımızı hissediyorum. Türkiye’yi yakından takip eden yatırımcılar da bunu görüyor. Barış ve istikrar, yatırımcılar için çok çekici unsurlar. Para güven ister. Bu süreç tamamlandığında Türkiye, genç nüfusu ve stratejik konumuyla küresel bir yatırım merkezi olabilir. Kürt, Türk ve Arap halklarının birlikte hareket etmesi tarih boyunca zaferleri getirmiştir. Malazgirt’ten Çanakkale’ye, İstanbul’un Fethi’nden Kurtuluş Savaşı’na kadar hep birlikte kazandık. Yine birlikte başaracağız.
– Son olarak, bu sürece dair kişisel temenniniz nedir?
Bu süreç, hepimizin ortak sorumluluğudur. İç cephenin güçlü olması, dış tehditlere karşı en büyük güvence olacaktır. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler gösterdi ki, Türkiye kendi içinde güçlü olmalı. Barış ortamı, sadece ekonomik büyümeyi değil, toplumsal huzuru da beraberinde getirecektir. Bu fırsatı kaçırmamalıyız.
02:00
News
