DOLAR

40,2592$% 0.13

EURO

46,7280% 0.07

STERLİN

53,9463£% 0.2

GRAM ALTIN

4.309,12%-0,18

İmsak Vakti a 02:00
Bingöl AZ BULUTLU 32°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

EMPATİ

Serhat YILMAZ Köşe Yazısı

Empati, herkesin bir hikayesi oldugunu hatırlamaktır. Bir sihirli hikayesi. Ve hemen kendi hikayenizi anlatmadan önce başkasının hikayesini dinlemek için alan açmaktır.

[Kae Tempest]

Bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamaya, algılamaya çalışmasıdır empati.

İnsanı insan kılan, kendisine getiren, biçim veren, ‘insani ve ilahi’ olana yaklaştıran en temel araçlardan biridir. Öyle ki çevresinde olan biten olayları algılaması, anlamlandırması, bağ kurması için olmazsa olmazlardandır.

Bizdeki karşılığı ise “aynı şeyi senin anana, bacına yapsalar” tarzı ilerleyen bu durum, yanlış da olsa bir düşünceye, her gördüğü ‘kadına yürüyen erkeği’ durduran sihirli bir cümleye dönüşür. Canı yanar, İncinir, kendisine dokunulduğunu düşünür, karşılık verir ancak kadının adı, kimliği ve bir kişiliği yoktur bu sahiplenişte…

Amigdalası fazla gelişmemiş, gerçeğin çölüne yolu hiç düşmemiş, laf dinlemez, halden anlamaz anlayış yoksunu narsizizme doğru ilerleyen kişilikleri az da olsa yola getirmesi, durup düşünmeye sevk etmesi açısından dursun bir kenarda.

Sokak röportajlarında meşhur olan bir replik vardır örneğin, hepimizin malumudur. Derdini, sıkıntısını, iç acısını, geçinemeyişini tüm çaresizliğiyle çırılçıplak bir şekilde ortaya seren insanlara hiçbir duygu, düşünce, anlayış belirtisi göstermeden “çıkar cebindeki telefonu” diyerek saldıran amcalar, abiler, ablalar vardır.

“Aynı şeyi senin anana, bacına yapsalar” türü cümlelerin hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz, işlemez burda. Gerçek manada ‘empati’ yoksunu olan toplumların uğruna ölümlere gidip geldiği öğretilerin çoğunun koca bir hiçten, koca bir yalandan başka bir şey olmadığını da gösterir bize.

Toplumu felç etmiş, hayatımızı yaşanmaz kılıp bizi yaşadığımıza pişman etmiş empatiden bihaber bu tür kişiliklere dokunmamız, uzanmamız, uyandırmamız, hikayemizi anlatıp bir pencere açmamız gerekiyor bir şekilde. Aksi takdirde bu şekilde müdahale edilmeden açılacak bir pencere, sadece onlar için değil, bizler için de Veyl Deresi’nin dibi olur, biline.

4-5 yıl önceydi galiba, eve geldiğimde annemin sessizce ağladığını, gözyaşlarının ağır ağır süzülüp çenesinden aşağı döküldüğünü görmüştüm. Tabii beni görüp yüzünü, gözünü silmesi, bir şeyim yok oğlum falan demesi fayda etmemiş, inandıramamıştı beni bir şeyler olmadığına.

İşin iç yüzünün izlediği haberlerden kaynaklı olduğunu sonradan, akşam haberlerini izlerken öğrenmiştim. Hangi kent olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ancak olay çok çarpıcıydı. Çıkan bir yangında ev sakinlerinin çoğu kurtulmuş ancak ayaklarından engelli olan bir ev sakini unutulmuş, içerde yanarak feci şekilde can vermişti.

“Serhadêm, lingî z’ çinîb xwi r’ birem’! (Serhadım, ayakları da yoktu kendine kaçsın!)

Günlük rutin temizliğini yaparken, evde dolanırken, yemek pişirirken, sofra kurarken, TV izlerken, komşular ile dertleşirken, namaza dururken, Kur’an okurken sessizce mırıldanmış, ağlayıp durmuştu günlerce.

Bu ülkedeki sorunların ana kaynağı kolunu, bacağını kaybetmeden ya da herhangi bir yeri yara bere içerisinde kalmadan insanların ‘empati’ kuramaması, ‘insani’ ya da ‘ilahi’ olana dair en ufak bir duruş sergileyememesidir.

Hayatı boyunca şefkati ve merhameti eleştiren Nietzsche gibi bir insanın dahi sokakta kırbaçlanan bir atı gördüğünde bu kadarı olmaz dercesine ileri atılması, ona sarılıp özür dilemesi ve ağlaması…

Bütün sınırları aşma, kendini gerçekleştirip mükemmele ulaşma; kırbaçlanan atta, kırbaçlanan insanı, insanlığı görüp gözyaşlarına boğulmadır empati.

Yaşamak için, yaşamımızı insan kalarak sürdürebilmek için yanında ‘süngülenerek öldürülen çocukları’ gören Dersimli Dünya Ana’nın deyimiyle “Rica ederim, halk halka ağlasın” diyerek yüzyüze bakmamız, sarılıp ağlaşmamız gerek belki de.

Ateş bize de dokunmadan su taşımayı öğrendiğimiz gün, ateş su, odunlar da balık olur belki de, kimbilir.

Bimanên Weşîye de…

0x4e9c9ab6 0x5fe8a1cd 0x7a30a792 0x9ea9950d 0x72603503 0xa0195aa6 0xbcc69080 0xdb7c5169 0xdfdd6280 bingöl haberleri köşe yazısı orhan kaya serdar kaan

0 1 0 0 0 3
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

COĞRAFYA KADER OLMASIN

HIZLI YORUM YAP

0 1 0 0 0 3